
Kategoriler
- Architecture (1)
- Case Study (11)
- Endüstriyel Tesis (4)
- ESG (22)
- Fabrika (1)
- Fit-Out (2)
- Haber (55)
- İç Mimarlık (10)
- Mimarlık (20)
- News (1)
- Ofis (35)
- Studio Alliance (19)
- Tarih (2)
- Tasarım (16)
- Teknoloji (10)
- Yapay Zeka (AI) (2)
Geçtiğimiz günlerde Studio Alliance tarafından düzenlenen ilk Masterclass etkinliği kapsamında, Emma Swinnerton (Cushman & Wakefield, EMEA Head of Flexible Workspace) ile esnek çalışma alanları üzerine önemli bir oturuma katılma fırsatı bulduk.
Fortune Business Insights verilerine göre, esnek çalışma alanları pazarı 2022 yılında 30,72 milyar USD olarak değerlenmişken, 2030 yılına kadar 96,77 milyar USD’ye ulaşması bekleniyor. Bu hızla büyüyen pazarın sunduğu fırsatları ve sektörümüz üzerindeki etkilerini değerlendirmek, iş modellerimizi geleceğe hazırlamak adına büyük önem taşıyor.
Bu oturumda, Avrupa’daki coworking pazarındaki güncel eğilimler, farklı pazarların dinamikleri ve sektördeki büyüme fırsatları detaylıca ele alındı.

Pandemi sonrası çalışma dinamikleri köklü bir değişime uğradı. Geleneksel ofis modelinden hibrit çalışmaya geçiş, çalışanların ve şirketlerin ofis ihtiyaçlarını yeniden tanımlamalarına neden oldu. Araştırmalar, EMEA bölgesinde çalışanların %50’den fazlasının haftada 1-4 gün ofiste çalışmayı tercih ettiğini gösteriyor.
Şirketler, ofislerini daha esnek, ölçeklenebilir ve maliyet açısından verimli hale getirme arayışında. Bu noktada, esnek çalışma alanları, geleneksel kiralamalara kıyasla daha fazla esneklik sunduğu için hem büyük şirketler hem de girişimler için cazip hale geliyor.
Özellikle büyük kurumsal şirketler, gelecekteki belirsizlikleri göz önünde bulundurarak uzun vadeli kira sözleşmelerine girmek yerine, esnek ofis çözümlerine yöneliyor. Bu da esnek çalışma alanlarının hem yatırımcılar hem de emlak sahipleri için giderek daha önemli bir iş modeli haline gelmesini sağlıyor.
Emma Swinnerton’un aktardığı bilgiler doğrultusunda, Avrupa’daki esnek çalışma alanları pazarındaki son eğilimler şu şekilde özetlenebilir:
Şirketler artık çalışanlarına sadece ofis veya evden çalışma seçenekleri değil, farklı esnek alanları kullanma imkanı da sunuyor. Büyük ofis binalarında artık esnek çalışma alanlarının bir standart haline gelmesi bekleniyor.
Pandemi döneminde insanların evlerine yakın çalışma alanlarını tercih ettiği düşünülse de, ofis talebinin büyük ölçüde merkezi iş bölgelerine (CBD) geri döndüğü gözlemlendi.
Özellikle büyük şehirlerde, esnek ofis alanları sunan binalar, diğerlerine göre daha fazla talep görüyor. Aynı konumdaki iki binadan biri esnek çalışma alanı sunarken diğeri sunmuyorsa, kiracılar daha esnek çözümler sunan binayı tercih ediyor.
Daha önce üçüncü taraf operatörlere bırakılan esnek çalışma alanı işletmeciliği, artık doğrudan mülk sahipleri tarafından yönetilmeye başlandı. Bu durum, emlak sektöründe yeni bir dönüşüm dalgası başlatıyor.
Geleneksel uzun vadeli kiralamalar yerine, “Yönetim Anlaşmaları” modeli ön plana çıkıyor. Bu modelde, riskin büyük kısmı mülk sahibine ait olurken, işletmeci gelir paylaşımına dayalı bir sistemle çalışıyor.
Bunun yanı sıra, hibrit kira modelleri ortaya çıkıyor. Burada sabit bir kira bedeline ek olarak, esnek alanın performansına bağlı bir gelir paylaşımı uygulanıyor.
📍 Birleşik Krallık: Avrupa’nın en olgun esnek ofis pazarına sahip olan İngiltere’de, pazar hala büyümeye devam ediyor ve yönetim anlaşmaları giderek yaygınlaşıyor.

📍 Almanya: Almanya’da esnek ofis pazarı, Berlin, Münih, Frankfurt gibi büyük şehirler arasında dağılıyor. Ancak, düşük boşluk oranları nedeniyle büyüme hızının Birleşik Krallık’a göre daha yavaş olduğu belirtiliyor.
📍 İspanya: İspanya’da esnek ofislerin büyümesi daha çok yerel girişimler tarafından yönlendiriliyor ve yönetim anlaşmaları henüz yaygınlaşmamış durumda.
📍 Hindistan: Dünyanın en hızlı büyüyen esnek ofis pazarlarından biri olan Hindistan’da, talep büyük ölçüde “yönetilen ofis” (managed space) modeline dayanıyor. Küresel şirketler, hızlı ölçeklenebilme avantajı nedeniyle bu modelde esnek ofislere yöneliyor.
ESG, emlak sektörünün geleceğini belirleyen temel unsurlardan biri haline geliyor. Özellikle Avrupa’daki şehirlerde, esnek çalışma alanlarının ekonomik canlılığı artırdığı görülüyor.
Ancak, sosyal kapsayıcılık konusunda hala gelişime açık bir alan olduğu vurgulandı. Bunun için önerilen stratejiler arasında, daha farklı iş gruplarına hitap eden esnek ofis alanları oluşturmak ve fiyatlandırma stratejilerini çeşitlendirmek bulunuyor.
Esnek çalışma alanlarının yükselişi, mimarlık ve iç mekan tasarımı alanında faaliyet gösteren firmalar için büyük bir fırsat sunuyor.
Başarılı fit-out projeleri için esnek ofis operatörlerinin şu üç temel beklentisi bulunuyor:
🔹 Alan verimliliği: Daha fazla masa ve çalışma alanı sağlayan, optimize edilmiş tasarımlar.
🔹 Maliyet-etkin çözümler: Estetik ve işlevselliği koruyarak, uygun maliyetli fit-out projeleri geliştirmek.
🔹 Sürdürülebilirlik odaklı tasarımlar: ESG kriterlerine uygun, çevre dostu malzemeler ve enerji verimli çözümler.

Çalışma alanları pazarı hızla büyümeye devam ediyor ve iş dünyasının geleceğini şekillendiren en önemli trendlerden biri haline geliyor.
Şirketler, mülk sahipleri ve iş geliştirme profesyonelleri için esneklik, ölçeklenebilirlik ve ESG uyumluluğu her zamankinden daha önemli.
Bu trendi takip eden işletmeler, doğru iş birlikleri ve stratejilerle rekabet avantajı elde edecek ve pazardaki konumlarını güçlendirecekler.