
Kategoriler
- Architecture (1)
- Case Study (11)
- Endüstriyel Tesis (4)
- ESG (22)
- Fabrika (1)
- Fit-Out (2)
- Haber (55)
- İç Mimarlık (10)
- Mimarlık (20)
- News (1)
- Ofis (35)
- Studio Alliance (19)
- Tarih (2)
- Tasarım (16)
- Teknoloji (10)
- Yapay Zeka (AI) (2)
Günümüzde sürdürülebilirlik artık yalnızca bir “iyi niyet” göstergesi değil; hepimizin ortak sorumluluğu. Özellikle yapı sektörü gibi çevre üzerinde doğrudan etkisi olan alanlarda bu sorumluluk çok daha büyük. Çünkü attığımız her adım, kullandığımız her malzeme, gezegenimizin geleceği üzerinde belirleyici bir rol oynuyor.
Malzeme seçiminden tasarıma kadar projelerimizin her aşamasında doğayı ve insanı merkeze alıyor, sürdürülebilirliği temel ilkemiz olarak benimsiyoruz. Çünkü inanıyoruz ki daha yaşanabilir bir gelecek, ancak bilinçli adımlarla mümkün.
Bir binanın neyle inşa edildiği, sadece teknik bir detay değil. Aynı zamanda çevreye ve kullanıcıya karşı verdiğimiz bir söz gibi düşünülebilir. Seçtiğimiz her malzeme, şu sorulara yanıt arıyor aslında:
Biz bu soruları her projemizde yeniden soruyoruz. Çünkü işimizi sadece inşa etmek olarak görmüyoruz; aynı zamanda daha yaşanabilir bir dünya kurmanın parçasıyız.

Kenevir beton, mantar tuğlalar gibi doğal malzemeler artık daha çok gündemde yer alıyor. Organik atıklardan elde edilen bu malzemeler, doğayla uyumlu bir yapı dili oluşturuyor.

Atık yönetimi altyapısının gelişmesiyle birlikte, geri dönüştürülmüş malzemelerin inşaat sektöründe daha fazla yer bulması bekleniyor.
Kendini onaran betonlar, ışığa göre şeffaflaşan camlar… Malzeme teknolojileri, yapıları sadece güçlü değil, aynı zamanda daha verimli ve akıllı hale getiriyor.
Teknolojinin gelişimiyle birlikte, binaların enerji verimliliğini artıran ve bakım ihtiyacını azaltan akıllı ve yüksek performanslı malzemelere ilgi artacak.
Toprak, saman, kil sıva gibi geleneksel malzemeler; düşük karbon salımı ve sağlıklı iç mekan ortamlarıyla yeniden popüler hale geliyor. Üstelik çoğu zaman estetik açıdan da çok güçlü.

Sürdürülebilir inşaat trendleri artık sadece küresel değil; Türkiye’de de hızla dönüşüyor. 2025 ve sonrası için özellikle bazı malzemelerin daha fazla kullanılacağı öngörülüyor:
Diem olarak, mimari tasarım sürecimizin her aşamasında olduğu gibi malzeme seçiminde de ESG yaklaşımını temel alıyoruz. Bu yaklaşım, sadece yapıların teknik performansını değil; doğaya, topluma ve karar alma süreçlerine etkisini de bütüncül olarak değerlendiriyor.
Her malzemenin üretiminden uygulanmasına, kullanım ömründen bertaraf edilmesine kadar geçen tüm aşamaları göz önünde bulunduruyoruz.
Malzeme tedarik zincirinde adil üretim koşullarını ve insan sağlığına zararsız malzeme kullanımını önemsiyoruz.
Karar alma süreçlerinde şeffaflık, izlenebilirlik ve etik ilkelere uygun hareket ediyoruz.
Bu yaklaşım sayesinde yalnızca estetik ve işlevsel değil, aynı zamanda doğaya ve topluma duyarlı projeler üretiyoruz. ESG kriterlerini, gelecek nesillerin yaşam kalitesini belirleyecek yapıların temel taşı olarak görüyoruz. Yeşil malzemeler bugün artık “moda” olduğu için değil, zorunlu olduğu için hayatımızda olmalı. Diem için sürdürülebilirlik bir hedef değil, iş yapma biçimidir.
👉🏻 ESG yaklaşımımızla ilgili daha fazlası için